22 Nisan 2012 Pazar

jive is life.



Derek, burada olsan seni bağrıma basardım.





1 Nisan 2012 Pazar

hayat.part 2

Bugün mütevazi  kitaplığımda gezinirken, Elif Şafak'ı gördüm. Bit Palas'ı.

biri, muhtemelen kitapkurdu olan bal böceğidir, aç bir karıştır kafan dağılsın, deyiverdi içeriden. 

Daha önce okuduğuma emin olduğum şu paragraf, 5 kere daha okutturdu kendini;

"Denizin kıyısında durmuşuz. ayaklarımızı suya salmışız ethel. sen diyorsun ki ' şu ilerideki elli beşinci dalgaya yüzelim birlikte. bak o dalga ne kadar güzel! ' ben de ' hangisi? ' diye soruyorum. daha sorumu bitirmeden yer değiştirmiş oluyor senin işaret ettiğin dalga. bak artık söylediğin yerde değil. elli beşinci değil de otuzbeşinci olmuş şimdi. giderek yaklaşıyor. yani zaten o bu tarafa geliyor. gelirken de elbet bir şeyler getiriyor yanında. şimdi önünde iki seçenek var. ya atlayacaksın denize, dalgaları filan unutup, sen de bir katre olacaksın onun içinde. ya da kıyıda durup, bekleyeceksin. dalgaların kıyıya vurup, parçalanmasını seyreyleyeceksin. o zaman da onlar birer katre olacak gözlerinin önünde. iki türlü yaşanır hayat eğer bir şeye benzeyecekse. 

ya kendini yok edeceksin hayatın içinde, ya da hayatı yok edeceksin kendinde. "


siyah&beyaz


Markette, erişemediği raftaki çikolatayı almaya çalışan çocuğa yardım ettim bugün.
en az onun hissettiği kadar büyük bir sevinç kapladı içimi.
 o ufacık,sarı saçlı,çekik gözlü,minicik parmaklı masumu mutlu etmiş olmanın verdiği huzurla dışarı çıkarken, çocuğu annesinden dayak yerken gördüm.

bağırıyordu..
"alma demedim mi ben sana" diye...

böyledir işte hayat..

siyahı beyaz,
beyazı siyah yapar.