Sanki başka işim gücüm yokmuş gibi, şimdi oturup bunları yazdığıma inanamıyorum.
Naber abi ? Biraz önce dolabını tekrar açıp, boş olduğunu gördüğüm ve duygu patlaması yaşadığım ana kadar ben de iyiydim. Saçmalamaya başlayacağım sanırım, uyarayım dedim. Her zamanki gibi umursamayabilirsin.
Zaten yazıyı okuyabileceğini de sanmadığım için yazıyorum tüm bunları.. Karşında durup sana bunları anlatmamı
bekleyecek halin yok ya. Anlatamam da zaten…
Neyi özledim biliyor musun? Bilmiyosun tabi, bilmezsin. Muhtemelen yeni işyerinde seni ne gibi sürprizlerin beklediğini,
maaşının hesabına yatacağı günü nasıl iple çektiğini, düğününde seni nelerin beklediğini, evli ve düğünlü bir adam olduktan sonra ne halt edeceğini düşünüyorsundur. Düşün tabi…
Seninle en son
ne zaman
abi-kardeş konuştuk hatırlıyor musun? Boşver, ben de
hatırlamıyorum. Umursamazın tekisin sen çünkü.. Ha senden
aşağı kalır yanım yok aslında; abisinin kardeşiyim ne de olsa ama, az daha yumuşak bi odunum ben, ama sen odunun önde gideniydin her zaman,
hatta filama taşıyanı.
Sahip olduğun herşeye özenirdim. Misketlerine, oyuncaklarına, köyde
yaptığın tekerleri köy lastiğinden, gövdesi tenekeden, direksiyon yerinde
uzun kavak sopası olan arabalarına, tasolarına, herşeyini biriktirdiğin o
tahta sandığına bile.. Çocukluğum seninle evimizin arka bahçesinde top
oynayarak geçmiş olabilir, doğrudur. Ama arkadaş bulamadığın zaman benle
idare ediyordun ve ben belli etmesemde bundan büyük keyif alıyordum.
Eski evimizdeki küçük yazı tahtamızda senden öğrendiğim 4 işlemin bana büyük faydasının olduğunu inkar edemem. Sırt çantalarımızı ön tarafımıza doğru takıp, gitar yaparak söylediğimiz ayna şarkılarında her seferinde sen aynanın solisti ben de o kel adam olsam da, göz yumuyordum bu duruma. İnce ve en güzel çatalı almak için birbirimizle yarıştığımızı unuttuğunu söyleme şimdi, en saçma sapan anılar en çok akılda kalandır. Dolaptaki bir dilim pastayı yememem için yaladığını söyleyip tiksindirdiğini de sanıyorsan yanılıyorsun abiciğiim, tiksinmiyordum ve onu yalamadığını abim olduğunu bildiğim kadar iyi biliyordum. En büyük eğlencesinin ataride tank, marıo, street fıghter oynamak olan iki kardeşten beklenebilecek en son şey çok iyi anlaşıyor olmalarıdır aslında. Hayır hiç anlaşamıyorduk biz senle, sadece senin benden benim senden başka oyun arkadaşım olmadığı zamanlarda tahammüle sorluyorduk kendimizi.
Beni çok kızdırmayı başardığın olmuyor da değildi hani, sonunda yine zararlı ben çıksam da bir şekilde intikamımı alıyordum senden, sinirimi yüzünü cimcikleyerek aldığım günün hemen ardından okulda yüzündeki tırnak izleriyle fotoğraf çekinmek zorunda kalman bana pahalıya patlamıştı.
Çocukluğumuzun tatlı anları sen askeri okula ben yatılı okula gidene kadardı..İkimiz de büyüdük, aylarca yüzümüzü göremediğimiz, konuşamadığımız zamanlar oldu. Öyle kii özlemeye, merak etmeye, konuşmaya ve görüşmeye gerek yoktu. İkimiz de birbirimizden uzakta iyi olmamızı dilediğimizi ve sevildiğimizi iyi biliyorduk.
Ve sonunda benim üniversite yıllarım, senin iş hayatın, bize çaktırmadan büyüdüğümüzü gösteriyordu aslında. Ama ben, sen bu evden gidene dek büyüdüğümüzü kabul etmek istememiştim
Şimdi evli bir adam olduğun ve artık Kütahya'da yaşayacağın, başka bir ailenin başka bir hayatının olacağı gerçeği beni üzüyor mu mutlu mu ediyor bilmiyorum. İkisi de değil. Pılını pırtını toplayıp düğünden önce defolup gitmeseydin böyle olmayacaktı koca kafa. Düğünden sonra yorgunluktan gittiğinin farkına bile varamayabilirdim çünkü..
Ama tabi sen tüm bunları bilmiyorsun, şu an muhtemelen yeni evinin perdelerini asıyorsundur.
senin odanın perdeleri hep açık,
gelirsen ben her zamanki pc başında odandayım
kalk dersen kalkmıycam bu sefer.
koca kafa.