"onlara baktıkça hayatta "ilerleme" diye bir şey olmadığını anlıyordu.
ellisindeki insanlar bu kadar kusurlu, böylesine çocuksa, on sekizinde
büyümek için çabalamaya gerek kalmıyordu.
demek ki bazı şeyler
değişmiyordu hayatta: suratsız bir ergen isen, suratsız bir yetişkin,
suratsız bir orta yaşlı, suratsız bir ihtiyar ve suratsız bir ölü
oluyordun. şablon kalıcıydı. belki kulağa az biraz karamsar geliyordu
ama en azından insanın beyhude yere mükemmellik aramaması gerektiğini
gösteriyordu.
yaşadıkça düzelmiyordu hayat, tıpkı yaşlanmakla büyümediği
gibi kişinin.
bu da bir teselliydi sonuçta. zamanla hiçbir şey
değişmeyeceğine ve bu kusurluluk hali baki olduğuna göre asya da aynen
olduğu gibi kalabilirdi.
olanca kusurluluğuyla..."