Evin huzuru,
kokusu, salonun en ihtişamlı koltuğu babannenin eve dönüşüyle belli eder
kendini. O dağ gibi yumuşak bir cesur çınar, al yanaklı pamuk yürekli anadolu
kadını ne zaman adım atsa evimizin kapısından, aynı heyecanı aynı mutluluğu
yaşarım çocukluğumdan beri. Babaannem evimize sohbeti muhabbeti getirir o
muhterem ayaklarıyla.
Her geçen sene,
bir bayram öncesi, bir yaş daha yaşlanmasını beklerken, o hep kalmasını
istediğim gibidir. Şuncacık ömrümde ihtişamı, alt etmeyi, iktidarı, kibele
kadar güçlü olmayı ve dahi yıkılmazlığı simgelemiştir hep.
Dağ gibidir.
Yılların
yorgunluğunu, acısını taşır elindeki yüzündeki çizgilerde. Hep şikayet eder ama
hep güçlüdür.
Onun gelişiyle
eve dolan heyecan, neşe bayramın gelişiyle de kat kat büyür.
Bayramın
rutinleşen sıkıntılarından çok, her geçen gün eski bayramlara duyulan özleme
inat daha çok gelmesini isterim onun.
Öyle büyüktür ki gözümde, ben ölene dek içimde
hiç büyümeyen çocuğun babaannesi olarak kalacağını düşünürüm. Hala her dizine
yatışımda saçlarımı okşayacağını bilir, eskilerden yanık bir türkü
mırıldanışını beklerim usulca.
Hep
küçüklüğümden beri bildiğim gibidir. Kokusu, sesi, oturduğu yerden bir sağa bir
sola sallanışı.
Oturduğu koltuk
babannemin bizde kaldığı süre boyunca başka kimseyi oturtmaz.
Yemek vakti önce
evin babannesi çağırılır sofraya. En güzel yere oturtulur, etin en lezzetli ama
en yumuşak yeri (gerekirse küçük küçük bölünüp babanneya uygun hale getirilir)
ekmeğin en tazesi ama en yumuşak yeri konulur önüne. Çay onun için açık
doldurulur, şekeri önceden atılıp karıştırılır.
Evin tüm
fertleri, ona hizmet etmenin, onu rahat ettirmenin mutluluğunu yaşar.
Ne kadar çok
yesem de hep az yediğimden, sıkı sıkı giyinsem de incecik giyindiğimden şikayet
eder. Omzum ağrıyor babaanne, başım ağrıyor der demez; dizinin önüne oturmuş o
mübarek ellerle ağrıyan yerlerime masaj yapılırken bulurum kendimi. Dışardan
her gelişimde "üşüdün mü, soğuk mu" der, cevap vermeme fırsat
bırakmadan üşümüş ellerimi avcunun içine alır ısıtır.
Her dakika dua
eder, tüm torunlarına, evlatlarına, gelinlerine, hastalarına, kaybettiklerine.
Uyanınca, akşam yatarken, yemekten önce, yemekten sonra, dizine her yattığımda,
yanına her sokulduğumda, o dağ gibi anadolu kadını, evlatları torunları için
şükreder.
iyiki benim
babannem, iyiki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder