Hayat;
bazen çok güzel.
böyle tutup
yanaklarını mıncırmak istiyorum, o derece
Gönlümle baş
başa düşündüm de demin, baktım da hiçbir şeye kızacak, gücenecek, kırılacak
kadar uzun değil hayat. İş peşinde, kariyer
peşinde, aşk peşinde koşturup kafamızı kaldırmadan
yaşayıp gidiyoruz. Anlamlar yüklüyoruz, ilişkileri hayatımız yapıyoruz,
kazanıyor, kaybediyoruz. Gidenlere ağlıyor, ağlatıyoruz. Bazılarımız bir ömür toplayamıyor kendini, şişelere düşüyor, bir başkası
nefrete kilitliyor. Acı çekiyor cayır cayır. Zaten nefesini
tutsan 5 dakikada bitecek birşey yaşamak. Göz açıp kapayıncaya kadar her şey.
Anlamının peşine düşüp kafa yoracak kadar bile uzun değil. Biz yapıyoruz
hepsini kendimize, egolarımız, kibrimiz, doymak bilmeyen iştahımızla.
İki nefes arasına bir nefret, özlem, beklenti, hayal kırıklığı sokamadan
yaşayamayacaksak o hayatı, ne anladım ben.
Niye hiçbir şey
daimi değil diye düşünüyorum yine şu ara. Yıllar öyle güzel şeyler katmış ki
bana, o kadar da çok şey götürmüş.
Çocukluk
yıllarının saflığı, temizliğiyle
mahallede yürürken kardeşle yenen bir süt mısırının verdiği huzurunu vermiyor
hiçbir şey.
Yaylada ailecek
gidilen bir piknikte ateşin üzerinden atlamak kadar eğlendirmiyor hiçbir oyun,
hiçbir aktivite.
Bakkaldan
aşırılmış bir sakız kadar tatlı değil hiçbir yiyecek.
Kış ortası
burnumuz donarken yaptığımız kardan adam kadar özenmemişiz galiba hayata, ya da
özenememişiz.
Salı pazarından
alınma badminton raketiyle vurmuşuz hayallerimize, hep iki adım önümüze düşmüş,
daha öteye değil.
Tetriste rekor
kırmaya uğraştığımız kadar uğraşmamışız birbirimizle, ilişkilerimizle.
Çöp tenekesinden
çıkan bir kedi bile bizi delicesine güldürüp, 10 saniye önce yaşadığımız acıyı
unuttururken,
mutlu olmanın
yolunu unutmuşuz şimdi.
Binbir zahmetle
bulup da bir araya topladığımız o desenli peçete koleksiyonu sadece burun
silmeye yarayacakmış gibi geliyor.
Keşke
üstümüzdeki çamuru silseymişiz zamanında, daha güzel dururdu peçetenin
üzerinde.
Eksilmişiz.
Hayata
gelişimizde bizim olanlar alınmaya başlanmış elden, yavaş yavaş, fark
ettirmeden.
ve hiçbir
eklenen, o zamanki kadar saf ve temiz duygularla eklenmemiş hayatımıza.
Ne babamız o
günkü gibi gülüyor, ne babaannen o kadar dinç, ne sen o kadar temizsin.
Siliniyoruz
yavaş yavaş.
İşin garibi de,
kısa sayılabilecek şu zaman diliminde bile bu kadar çok şeyin uçup gidebilmesi.
Sindiriliyor hayatımız.
Kim nasıl
yapıyor bilmiyorum ama, bu kadar çok şeyin arasından, bir bütünün iki yarısı
dışında baki kalan tek şeyin 45lik bir kaset olması insanı üzüyor.
Ya biz çok şey
bıraktık ardımızda fark etmeden, ya da kapı önünü süpüren yaşlı teyze aldı
götürdü her şeyi.
Dikkat ister
hayat. belki de gözden kaçırdık bir şeyleri. İlk fırsatta gidilmeli tekrar
geriye... en geriye...
iyi ki dediğim nadir insan canım kardeşim cancum çok sağol :) senin hayat enerjini yirim!
YanıtlaSilhayat enerjim sen ye diye var.iyiki doğdun.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil