17 Şubat 2012 Cuma

halet-i ruhiye kargaşası.



Şimdi kıvrılsam kucağına annemin, saçımı okşasa… “Şşşşşşşşt,” dese; “hepsi geçecek.”

Omzuna yaslasam başımı , sarılıp öpse alnımdan; zaman dursa, öyle kalsak; ben huzurla yıkanana kadar.

Şöyle bir dertleşsek  karşılıklı, kahvelerimizi yudumlayıp lokumlarımızdan bir ısırık alsak.

Bir eski Türk filmi izlesek, ben yine yarısında gülsem, yarısında ağlasam; sonunda “Çok güzeldi değil mi?” desem kurumamış gözlerle.

Müzik dinlesem, Müzeyyen abladan Zeki abi' den nağmeler gramofonun sesine karışsa, ben müziğin ahengine. Babaannemle koyu bir sohbete dalsam, eskilerden..
Sonra saatlerce yağan karı seyretsem, çocukluğum gelse aklıma, sonra hiç gitmese..

Havallar ısınsa Lunapark’a gidip çığlık atsam, atlayıp bir yataklı trene hiç gitmediğim şehirlere gitsem, içimde garip bir hüzün, alsa götürse beni buralardan..

Bir tatlı hüzün rüzgar gibi esse üstüme hani güzel olmaz mıydı.

Ne yazık ki halet-i ruhiyem an itibariyle hüzne tüm kapılarını kapadı.

Benliğimin bilmem hangi kuytusundaki Manic-Depressive-Mode butonunu OFF konumuna getirdim ben bugün.
E neyi açtın, derseniz İngilizce karşılığını tam olarak veremeyeceğim, Hoplak-Zıplak ve Böğre-Basılasıca düğmelerim an itibarıyla ON konumunda.

Bir de Almanca öğreniyorum ya, İngilizcede yeterince yeterli olduğumu kendime kanıtlama çalışmalarım tekerleme çevirmelerimle son hız devam ediyor. Bunu da, çeviri yaparken benle dalga üstüne dalga geçen okul  öncesi örtmeni arkadaşıma ithaf ediyorum:

"take these takatukas to takatuka maker for getting the takatukas takatukated. if the takatuka maker says "i won't takatuka these takatukas", bring the takatukas from the takatuka maker without getting the takatukas takatukated."


ayrıca, bana bazen bazı şeyler gerçekten iyi geliyor.

Buralarda olduğunu biliyorum.,
teşekkürler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder