5 Mayıs 2012 Cumartesi

saklambaç.



açık havaları severdim ben, yıldızları görmeyi. saymayı sonra onları, bir, iki, beş... 
sonsuza kadar gitsin isterdim, sonsuza kadar saymak... 
sayarken unuturdum her şeyi, 
o yüzden, saklambaçı severdim.
her şey oynarken olduğu gibi saklanırdı bir yerlere, dertler, sıkıntılar, acılar.
beynimi kemiren her şey saklanırdı, ya da ben saklanırdım onlardan, köşe bucak kaçardım birisi sayarken.

"doksan dokuz, yüz, sobe!!"

üstlerimizde kirli elbiseler, yorgun ayakkabılar ayaklarımızda, bacaklarımızda diken yırtıkları, dudaklarımızda kahkahalar.. 
başkalarını almazdık oyunumuza, hepimiz çocuk olacaktık, büyükler olmayacaktı, onlar yoktu bizim dünyamızda, sadece oyun oynayacaktık,bir bahçe verselerdi bize, yeterdi. 
bir biz bilirdik bahçemizi, bir de bahçemiz bizi.
birbirimizi sobeleyerek başladık hayata, önce saklandık, sonra yakalandık. Kaçtık, kovalandık.
Büyüdük, daha çok sobe'lendik...Duvarlarımıza elimizi vurarak 'gördüm seni' diye haykırmak, en güzel duygusuydu o anların..
'bir, iki, üç' diye sayarken peş peşe zamanı, kolumuz alnımızda gözlerimiz kapalı, yalnız duvarlarımıza dayamışken başımızı, hiç düşünmemiştik ki alıp götüreceklerini yılların..

çocukluğum, hayallerim,
yoklar şimdi.

''şimdi biz büyüdük ya, ondan değil saklambaç oynamayışımız. 

bi' saklanırsam bir daha çıkmayacağım ortaya .. ondan …''






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder