23 Mart 2013 Cumartesi

and I lost my heart to a galway girl



atlayıp yataklı bir trene, hiç görmediğim bir şehrin, hiç bilmediğim bir kasabasına gitsem
hiç tanımadığım kız çocuklarıyla ip atlasam, lunaparka gidip çığlık atsam, kırlarda koşsam
üzerimde kırmızı elbiseyle girsem; loş ışığı, koyu renk duvar kağıtları olan bir bara,
hepiniz orda olsanız ama hiç tanışmamış olsak,
ben girince içeri  galway girl şarkısını çalmaya başlasa uzun saçlı gitarist,
kalabalığı yarıp ona doğru gitsem gülümseyerek,
bir metre yükseklikteki sahneye atsam sağ ayağımı,
kırmızı topuklu ayakkabımı görünce, gülümseyerek tutsa sağ bileğimden,
çekse sahneye doğru,
mikrofonu alıp başlasam şarkıyı söyleyerek dans etmeye,
hepiniz unutsanız dışarısını,
gülümsemeler suratınıza yapışsa,
içmeden, yalnızca şarkıyla sarhoş olsanız,
dans ederek sarhoş olsanız,
uzun saçlı gitarist de steve earle olsa mesela..
Mutluluk bir rüzgar gibi esse hepimizin üstüne, eskilerden yadigar tüm kırıklar silkelense...
fena mı olurdu?
bi düşünün.
düşünün
bi..






1 yorum: