7 Mart 2013 Perşembe

aklını da al gel.






Yeni bir denemenin eşiğinden bildiriyorum. 
Macera ve yenilik oldu mu, kılcallarda baloncuklar dolaşıyor, bilirsiniz..
Geleceğimin beni tenhada kıstırdığı şu güzel günlerin hatırına "cv güncelle, ön yazı yaz, başvuru yap" olayına girdim 2 gündür.. (evet başka işim gücüm yoktu ; kahveyi fincanın adeleli kollarına emanet edip içine de 2 küp kulpu kırık küüp atıp kalabalığa karışana kadar bir şeyler yapmalıydım..)
Biraz aceleyle ki -fazla acele etmenin mantıksal otoyolu şuna delalet ediyor; aklına gelen şeyi ortaya çıkarmadan önce elde edeceğin sonuç bir şey ifade edecek mi diye azıcık düşünüyorsun ve düşüncen şekle şemale bürünmeden karnı guruldayan teoriyi işleme koyuyorsun.
Evet. Bir anda yeni bir blog daha açarken buldum kendimi.
Ne zamandır kafamda duygusallıktan uzak -fakat oldukça sevimli- bir bilgi paylaşım platformu oluşturma fikri vardı.(bilgi diyorum bak çok ciddi.) Kafamda duracağına bilgisayarımda dursun dedim. Aklınıza türlü yorumlar gelmesin, yormayın kendinizi, bu çok farklı. İş güç derdine düştüm inanamazsınız.

Cv me photoshop bildiğimi yazdım mesela. Öyle dürüstüm ki photoshop öğreniyorum şimdi. Topluluk afişlerini hazırlamaya benzemiyormuş bu iş sevgili blog. İnan çok karmaşık. Youtube dan tekniğini öğrenmek adına bilgi toplamaya çalışırken, çok çılgın bilgiler topladım. Jennifer lawrence'in kafasını kesip Angelina jolie'nin oscar törenindeki meşhur derin yırtmaçlı fotoğrafına yerleştirebilir ve o çaydal bacağın Jennifer’ın olduğuna sizi ve bu bilginin işe alma sürecinde işe yarayacağını umduğum işverenlerimi inandırabilirim mesela.

Bütün bu çabanın nedenine gelecek olursak, tabii ki yine  hayatımın mantıksal çözümü olmayan problemlerden farkı olmadığı o güzel dönemlerden birindeyiz ve ben "ne istediğimi bilseydim ne yapacağımı da bilirdim" dolaylarında enfes pastalar pişirmeye devam ediyorum.
Aslına bakarsanız, bu artık o kadar da mühim bir şey değil. Çünkü baktığınız zaman, ne istediğini ve ne yapması gerektiğini bilen biri olarak 23 yılı devirmişim ve aslında birçok şey yapmış olmama rağmen henüz kayda değer bir şey olmamış (hala kazandığım paralarla alamadığım arabamdan bahsediyorum).
Hal böyle olunca, sorumluluk kelimesini duyduğum an ortamdan sıvışıp, varsın bu sefer de böyle olsun diye çığlıklar atarak, kader denilen arkadaşın kollarına atar oldum son zamanlarda kendimi.
farkındalık ne güzel şey.
Halbuki ben, benliğinden bir haber, aklının esiri olmuş bir insanken, yine birkaç  gündür, aklıma gelen yenilikler kaçıp gitmesin diye aceleyle andımızı okuyorum:

aklını da al gel cansu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder