6 Mayıs 2013 Pazartesi

Hızır ile İlyas'a merhaba de tatlım.





Bahar kendini gösterdiğinden beri bugünü bekleyen gül fidanlarımızın yanına gidip fısıldadım usulca.
"Vakit geldi. Hazır mısınız?"

Ortadaki gül fidanı henüz tam açmamıştı. Açan bir sürü gül içerisinden dileğimi ulaştırma görevini ona verdim. Benden başka kimse ona dokunmayacaktı. Sabah gün doğmadan biraz daha açacak ve fısıltımı Hızır ile İlyas'a ulaştıracaktı. 


Ben orada durup güllerle fısıldaşırken, hoplaya zıplaya gül dalı arayan mahallemin çocukları, görünürdeki tek gül ağacının bizim bahçede olduğunu keşfedip, güllerin başında beni  gördüler. Ellerindeki kağıtlarla birkaç saat sonra umutlarımı gömmeyi düşündüğüm alanı işgal edeceklerini fark ettiğimde, onları reddedemeyeceğimi anlayıp çoktan yanıma gelmişlerdi bile.

Ellerinde renkli minik kağıtlara bakarken, yıllar yıllar önce, çocuk ellerimle çizdiğim oyuncak bebekler, kolaylık olması için ok çıkartıp isim yazdığım çöp adamlar ve onların yanına anne zoruyla iliştirilmiş ev resimleri geldi gözümün önüne. 
Ağaca asılan dilek kağıdımı sabah yerinde bulamayıp "Hızıraliesselam benim dileğimi almıış!" diye sevindiğime şahit olanlar, dilek kağıdımı gömdüğüm yerinden almış ve ben aldım diyememişlerdi. Birisi onlara çocukların dileklerinin gerçekleşmesi gerektiğini söylemiş olmalıydı. 

Yıllar sonra eksilmeyen tek şeyin kağıtlara çizebildiğim resimler olduğunu bir kez daha hatırlarken, çocukluğuma bir saygı duruşu yapıp, çocuklara dileklerini asacakları en güzel gülleri gösterdim. Onların dilek dolu kağıtları sessiz gül dallarına çok iyi gelecekti.


Bahçemde renkli renkli kağıtlara yazılı dilekleri taşıyan güller bir yana, dalın dibine gömdüğümüz bozuk parayla Hızır'a rüşvet bıraktığımızı düşünen ve  "Bu resim çizme işi çok sıkıntılı. İşe başladığında maaşını benle paylaşan bir ablam olmasını istiyorum'un resmini nasıl çizicem?" diyen zıpır bir kardeşe de sahip olduğumdan mütevellit, bu hıdrellez bir başkaydı. 


Çok güzeldi.


Sabahın köründe koşa koşa bahçeye gelip dileklerinin yerinde olmadığını gören miniklerin sevinçleri, o kadar saf, o kadar süslenmeden, o kadar karşısındaki insanı ne kadar mutlu ettiğinin bilincinde olmadan, gördüğüm en etkili sevinçti. Bu sevincin aynısını, ilerde, dileklerini gül dalından aldıkları çocukların sevinçlerini gördüklerinde yaşayacaklardı. 


Umut etmeyi bilen çocuklar, dualarının muhakkak duyulacağını öğrendikleri o büyülü geceyi hiç unutmayacaklardı.


Çocukların dilek kağıtlarını ufak bir kutuya koyup, sabaha kadar dökülmüş birkaç gülün yaprağını koydum içlerine. Kurdelelerimi gül dallarında bıraktım. Sonra gittim dans ettim saatlerce.


Tabii ki mutluluğun resmini çizebiliyorum, kağıtsız kalemsiz. 
Ne sandınız.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder